🦦 Şuara Suresi 78 Ayet Okuyanlar

hacsuresİ 78. gerÇek mÜslÜmanlardan olmak İstİyorsak, uyarilara.. alak suresİ -5. ayetlerİ nasil anlamaliyiz? araf 157. onlara İyİ ve temİz Şeylerİ helal, kÖtÜ ve pİs Şeylerİ haram; alİ İmran suresİ 80. ayet. bu ayete lÜtfen dİkkat! İsra suresİ 71. ayet. her İnsan topluluĞunu, Önderlerİyle bİrlİkte. ŞuaraSuresi, 168. ayet: Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım." Şuara Suresi, 169. ayet: "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar." Şuara Suresi, 170. ayet: Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. Şuara Suresi, 171. ayet: Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı Buayet, kafirlerin, “Kur’an’ı Muhammed’e Allah vahyetmiyor. O’na cinler ve şeytanlar ilka ediyorlar” şeklindeki iddialarına bir reddiyedir. Nitekim bu iddialanın cevabı Kur’an’ın muhtelif yerlerinde verilmiştir. Örneğin, Şuara Suresi’nde (210-212) şöyle buyurulmuştur: “O Kur’an’ı şeytanlar indirmedi. 78KESİN GERÇEKLEŞECEK (KIYAMET) | HÂKKA Vahyin kesildiğine dair ayet de var. Duha suresi hemen başta bunu Taha 113, Şuara 193-195, 198-199, Yusuf 2 Herkarye ayrı halde karşı karşıya gelecektir. Vaktimiz uzadığı için ayet üzerinde her mümin düşünsün. 2. Mazi sıygasını kullanır. Gelecek için ne demiş olur? - Geçmişte helak etmedik, bundan sonra da helak etmeyeceğiz demektir. Ayet أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ifadesinden sonra "Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine açık parlak bir Arapça ile indirdik." (Şuara Suresi / 194-195.Ayet) "Biz onu akıl erdirebilesiniz diye, bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik." (Yusuf Suresi / 2.Ayet) Diğer Ayetler için: Rad/37, Nahl/103, Şuarâ/195 -199, Fusilet/3, Fusilet/44, Şura/7, Zuhruf/3, Duhan/3 ŞuarâSuresi mp3: Şuarâ Suresi yüksek kalitede dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçerek. Ahmed El Agamy. Bandar Balila. Khalid Al Jalil. Saad Al Ghamdi. Saud Al Shuraim. Salah Bukhatir. Abdul Basit. Abdul Rashid Sufi. EşcinsellikLivata ayetleri oku, kuran meali dinle. Araf Suresi, 80. ayet: Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? Araf Suresi, 81. ayet: "Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. KuranKerim Suresi İndir Dinle Oku, Kurani indirin ve mp3 tam doğrudan bağlantılar dinle Şuara Suresi 78 Ayet İndir Oku PDF Vakia Suresi 96 Ayet Benim ecrim, yalnızca Allah’a aittir. Ve ben, müslümanlardan olmakla emrolundum. (Yunus Suresi, 71-72) Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. 13- Çoğu yalancıdır. ( Şuara 223) 14- Çoğu Allah’a ortak koşar. ( Yusuf 106) 15- Çoğu haktan hoşlanmaz. (Zuhruf 78) 16- Çoğu Kur’andan yüz çevirdi. (Fussilet 4) 17- Kâfirlerin çoğu akletmez, kafası çalışmaz. (Maide 103) 18- Ölüleri Allah’ın dirilteceğini çoğu bilmez. (Nahl 38) 19- Kıyametin geleceğine çoğu Zekâtverilecek sekiz sınıf Tevbe Suresi’nin 60. Âyet-i kerime’sinde tesbit edilmiştir. 1.Fakirler: Sahip olduğu malı ve elindeki parası nisab miktarını doldurmayan muhtaç kimselerdir. Bu gibi kimselere, iş ve güçleri olsa da zekât verilebilir. sMP4. 26/ŞU'ARÂ-1 Tâ, sin, Tâ Sîn Mîm. 26/ŞU'ARÂ-2 Tilke âyâtul kitâbil mubînmubîni.2. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. 26/ŞU'ARÂ-3 Lealleke bâhıun nefseke ellâ yekûnû mu’minînmu’minîne.3. Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin! 26/ŞU'ARÂ-4 İn neşe’ nunezzil aleyhim mines semâi âyeten fe zallet a’nâkuhum lehâ hâdıînhâdıîne. 4. Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar. 26/ŞU'ARÂ-5 Ve mâ ye’tîhim min zikrin miner rahmâni muhdesin illâ kânû anhu mu’ridînmu’ridîne.5. Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler. 26/ŞU'ARÂ-6 Fe kad kezzebû fe seye’tîhim enbâu mâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne.6. Onlar Allah’ın âyetlerini yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek. 26/ŞU'ARÂ-7 E ve lem yerev ilel ardı kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîmkerîmin.7. Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik. 26/ŞU'ARÂ-8 İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.8. Şüphesiz bunlarda Allah’ın varlığına bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar. 26/ŞU'ARÂ-9 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîme.9. Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. 26/ŞU'ARÂ-10 Ve iz nâdâ rabbuke mûsâ eni’til kavmez zâlimînzâlimîne.10,11. Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti. 26/ŞU'ARÂ-11 Kavme fir’avnfir’avne, e lâ yettekûnyettekûne.10,11. Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti. 26/ŞU'ARÂ-12 Kâle rabbi innî ehâfu en yukezzibûnyukezzibûni.12. Mûsâ, şöyle dedi “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum." 26/ŞU'ARÂ-13 Ve yadîku sadrî ve lâ yentaliku lisânî fe ersil ilâ hârûnhârûne.13. “Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver ve onu bana yardımcı yap." 26/ŞU'ARÂ-14 Ve lehum aleyye zenbun fe ehâfu en yaktulûnyaktulûni.14. “Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım." 26/ŞU'ARÂ-15 Kâle kellâ, fezhebâ bi âyâtinâ innâ meakum mustemiûnmustemiûne.15. Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, her şeyi işitmekteyiz." 26/ŞU'ARÂ-16 Fe’tiyâ fir’avne fe kûlâ innâ resûlu rabbil âlemînâlemîne.16. “Firavun’a gidin ve deyin “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz", 26/ŞU'ARÂ-17 En ersil meanâ benî isrâîlisrâîle.17. “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder." 26/ŞU'ARÂ-18 Kâle e lem nurabbike fînâ velîden ve lebiste fînâ min umurike sinînsinîne.18. Firavun, şöyle dedi “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin." 26/ŞU'ARÂ-19 Ve fealte fa’letekelletî fealte ve ente minel kâfirînkâfirîne.19. “Böyle iken sen o yaptığın işi yaptın adam öldürdün. Sen nankörlerdensin." 26/ŞU'ARÂ-20 Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîndâllîne.20. Mûsâ, şöyle dedi “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken istemeyerek yaptım." 26/ŞU'ARÂ-21 Fe ferartu minkum lemmâ hıftukum fe vehebe lî rabbî hukmen ve cealenî minel murselînmurselîne.21. “Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı." 26/ŞU'ARÂ-22 Ve tilke ni’metun temunnuhâ aleyye en abbedte benî isrâîlisrâîle.22. “Senin başıma kaktığın bu nimet gerçekte İsrailoğullarını köleleştirmenin neticesidir." 26/ŞU'ARÂ-23 Kâle fir’avnu ve mâ rabbul âlemînâlemîne.23. Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?" dedi. 26/ŞU'ARÂ-24 Kâle rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in kuntum mûkınînmûkınîne.24. Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir." 26/ŞU'ARÂ-25 Kâle li men havlehû e lâ testemiûntestemiûne.25. Firavun, etrafındakilere alaycı bir ifade ile “dinlemez misiniz?" dedi. 26/ŞU'ARÂ-26 Kâle rabbukum ve rabbu âbâikumul evvelînevvelîne. 26. Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi. 26/ŞU'ARÂ-27 Kâle inne resûlekumullezî ursile ileykum le mecnûnmecnûnun.27. Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir" dedi. 26/ŞU'ARÂ-28 Kâle rabbul meşrıkı vel magribi ve mâ beynehumâ, in kuntum ta’kılûnta’kılûne.28. Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir" dedi. 26/ŞU'ARÂ-29 Kâle leinittehazte ilâhen gayrî le ec’alenneke minel mescûnînmescûnîne.29. Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim." 26/ŞU'ARÂ-30 Kâle e ve lev ci’tuke bi şey’in mubînmubînin.30. Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?" dedi. 26/ŞU'ARÂ-31 Kâle fe’ti bihî in kunte mines sâdikînsâdikîne.31. Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu," dedi. 26/ŞU'ARÂ-32 Fe elkâ asâhu fe izâ hiye su’bânun mubînmubînun.32. Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş. 26/ŞU'ARÂ-33 Ve nezea yedehu fe izâ hiye beydâu lin nâzırînnâzırîne.33. Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş. 26/ŞU'ARÂ-34 Kâle lil melei havlehû inne hâzâ le sâhırun alîmalîmun.34. Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır" dedi. 26/ŞU'ARÂ-35 Yurîdu en yuhricekum min ardıkum bi sıhrihî fe mâzâ te’murûnte’murûne.35. “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?" 26/ŞU'ARÂ-36 Kâlû ercih ve ehâhu veb’as fîl medâini hâşirînhâşirîne.36. Dediler ki "Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder." 26/ŞU'ARÂ-37 Ye’tûke bi kulli sehhârin alîmalîmin.37. “Sana bütün usta sihirbazları getirsinler." 26/ŞU'ARÂ-38 Fe cumias seharatu li mîkâti yevmin ma’lûmma’lûmin.38. Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler. 26/ŞU'ARÂ-39 Ve kîle lin nâsi hel entum muctemiûnmuctemiûne.39. İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?" denildi. 26/ŞU'ARÂ-40 Leallenâ nettebius seharate in kânû humul gâlibîngâlibîne.40. “Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız" dediler. 26/ŞU'ARÂ-41 Fe lemmâ câes seharatu kâlû li fir’avne e inne lenâ le ecran in kunnâ nahnul gâlibîngâlibîne.41. Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?" dediler. 26/ŞU'ARÂ-42 Kâle neam ve innekum izen le minel mukarrabînmukarrabîne.42. Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız" dedi. 26/ŞU'ARÂ-43 Kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûnmulkûne.43. Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın" dedi. 26/ŞU'ARÂ-44 Fe elkav hıbâlehum ve ısıyyehum ve kâlû bi izzeti fir’avne innâ le nahnul gâlibûngâlibûne.44. Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz" dediler. 26/ŞU'ARÂ-45 Fe elkâ mûsâ asâhu fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûnye’fikûne.45. Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. 26/ŞU'ARÂ-46 Fe ulkıyes seharatu sâcidînsâcidîne.46. Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. 26/ŞU'ARÂ-47 Kâlû âmennâ bi rabbil âlemînâlemîne.47. “Âlemlerin Rabbine inandık" dediler. 26/ŞU'ARÂ-48 Rabbi mûsâ ve hârûnhârûne.48. “Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne." 26/ŞU'ARÂ-49 Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sıhrsıhra, fe le sevfe ta’lemûnta’lemûne, le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hılâfin ve le usallibennekum ecmaînecmaîne.49. Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi. 26/ŞU'ARÂ-50 Kâlû lâ dayra innâ ilâ rabbinâ munkalibûnmunkalibûne.50. Sihirbazlar şöyle dediler “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz." 26/ŞU'ARÂ-51 İnnâ natmeu en yagfira lenâ rabbunâ hatâyânâ en kunnâ evvelel mu’minînmu’minîne.51. “Burada ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." 26/ŞU'ARÂ-52 Ve evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ıbâdî innekum muttebeûnmuttebeûne.52. Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz" diye vahyettik. 26/ŞU'ARÂ-53 Fe ersele fir’avnu fîl medâini hâşirînhâşirîne. 53. Firavun da şehirlere asker toplayıcılar gönderdi. 26/ŞU'ARÂ-54 İnne hâulâi le şirzimetun kalîlûnkalîlûne.54. Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur." 26/ŞU'ARÂ-55 Ve innehum lenâ le gâizûngâizûne.55. “Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar." 26/ŞU'ARÂ-56 Ve innâ le cemîun hâzirûnhâzirûne.56. “Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz." 26/ŞU'ARÂ-57 Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûnuyûnin.57,58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. 26/ŞU'ARÂ-58 Ve kunûzin ve makâmin kerîmkerîmin.57,58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. 26/ŞU'ARÂ-59 Kezâlikkezâlike, ve evresnâhâ benî isrâîlisrâîle. 59. İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. 26/ŞU'ARÂ-60 Fe etbeûhum muşrikînmuşrikîne.60. Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. 26/ŞU'ARÂ-61 Fe lemmâ terâel cem’âni kâle ashâbu musâ innâ le mudrakûnmudrakûne.61. İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık" dediler. 26/ŞU'ARÂ-62 Kâle kellâ, inne maiye rabbî seyehdînseyehdîni.62. Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir" dedi. 26/ŞU'ARÂ-63 Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahrbahra, fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîmazîmi. 63. Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. 26/ŞU'ARÂ-64 Ve ezlefnâ semmel âharînâharîne.64. Ötekileri de oraya yaklaştırdık. 26/ŞU'ARÂ-65 Ve enceynâ mûsâ ve men meahû ecmaînecmaîne.65. Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. 26/ŞU'ARÂ-66 Summe agraknel âharînâharîne.66. Sonra ötekileri suda boğduk. 26/ŞU'ARÂ-67 İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.67. Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi. 26/ŞU'ARÂ-68 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu.68. Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. 26/ŞU'ARÂ-69 Vetlu aleyhim nebee ibrâhîmibrâhîme.69. Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku. 26/ŞU'ARÂ-70 İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâ ta’budûnta’budûne.70. Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?" demişti. 26/ŞU'ARÂ-71 Kâlû na’budu asnâmen fe nezallu lehâ âkifînâkifîne.71. “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz" demişlerdi. 26/ŞU'ARÂ-72 Kâle hel yesmeûnekum iz ted’ûnted’ûne.72. İbrahim, dedi ki “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?" 26/ŞU'ARÂ-73 Ev yenfeûnekum ev yedurrûnyedurrûne.73. “Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?" 26/ŞU'ARÂ-74 Kâlû bel vecednâ âbâenâ kezâlike yef’alûnyef’alûne.74. “Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk" dediler. 26/ŞU'ARÂ-75 Kâle e fe raeytum mâ kuntum ta’budûnta’budûne.75,76. İbrahim, şöyle dedi “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?" 26/ŞU'ARÂ-76 Entum ve âbâukumul akdemûnakdemûne.75,76. İbrahim, şöyle dedi “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?" 26/ŞU'ARÂ-77 Fe innehum aduvvun lî illâ rabbel âlemînâlemîne.77. “Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah, dostumdur." 26/ŞU'ARÂ-78 Ellezî halakanî fe huve yehdînyehdîni.78. “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir." 26/ŞU'ARÂ-79 Vellezî huve yut’ımunî ve yeskînyeskîni.79. “O, bana yediren ve içirendir." 26/ŞU'ARÂ-80 Ve izâ maridtu fe huve yeşfînyeşfîni.80. “Hastalandığımda da O bana şifa verir." 26/ŞU'ARÂ-81 Vellezî yumîtunî summe yuhyînyuhyîni.81. “O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır." 26/ŞU'ARÂ-82 Vellezî atmeu en yagfira lî hatîetî yevmed dîndîni.82. “O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur." 26/ŞU'ARÂ-83 Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihînsâlihîne.83. “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat." 26/ŞU'ARÂ-84 Vec’al lî lisâne sıdkın fîl âhırînâhırîne.84. “Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl." 26/ŞU'ARÂ-85 Vec’alnî min veraseti cennetin naîmnaîmi.85. “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle." 26/ŞU'ARÂ-86 Vagfir li ebî innehu kâne mined dâllîndâllîne.86. “Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır." 26/ŞU'ARÂ-87 Ve lâ tuhzinî yevme yûb’asûnyûb’asûne.87. “Kulların diriltilecekleri gün beni utandırma!" 26/ŞU'ARÂ-88 Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûnbenûne.88. “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!" 26/ŞU'ARÂ-89 İllâ men etâllâhe bi kalbin selîmselîmin.89. “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka." 26/ŞU'ARÂ-90 Ve uzlifetil cennetu lil muttekînmuttekîne.90. Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. 26/ŞU'ARÂ-91 Ve burrizetil cahîmu lil gâvîngâvîne.91,92,93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek. 26/ŞU'ARÂ-92 Ve kîle lehum eyne mâ kuntum ta’budûnta’budûne.91,92,93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek. 26/ŞU'ARÂ-93 Min dûnillâhdûnillâhi, hel yensurûnekum ev yentesırûnyentesırûne.91,92,93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek. 26/ŞU'ARÂ-94 Fe kubkıbû fîhâ hum vel gâvungâvune.94,95. Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. 26/ŞU'ARÂ-95 Ve cunûdu iblîse ecmeûnecmeûne.94,95. Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. 26/ŞU'ARÂ-96 Kâlû ve hum fîhâ yahtesımûnyahtesımûne.96. Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler 26/ŞU'ARÂ-97 Tallâhi in kunnâ le fî dalâlin mubînmubînin.97. “Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz." 26/ŞU'ARÂ-98 İz nusevvîkum bi rabbil âlemînâlemîne.98. “Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk." 26/ŞU'ARÂ-99 Ve mâ edallenâ illel mucrimûnmucrimûne.99. “Bizi ancak önderlerimiz olan suçlular saptırdı." 26/ŞU'ARÂ-100 Fe mâ lenâ min şâfiînşâfiîne.100. “İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok." 26/ŞU'ARÂ-101 Ve lâ sadîkın hamîmhamîmin.101. “Candan bir dostumuz da yok." 26/ŞU'ARÂ-102 Fe lev enne lenâ kerraten fe nekûne minel mu’minînmu’minîne.102. “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak." 26/ŞU'ARÂ-103 İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.103. Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. 26/ŞU'ARÂ-104 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu.104. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. 26/ŞU'ARÂ-105 Kezzebet kavmu nûhınil murselînmurselîne.105. Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı. 26/ŞU'ARÂ-106 İz kâle lehum ehûhum nûhun e lâ tettekûntettekûne.106. Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-107 İnnî lekum resûlun emînemînun.107. “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 26/ŞU'ARÂ-108 Fettekûllâhe ve etîûnetîûni.108. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." 26/ŞU'ARÂ-109 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne.109. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir." 26/ŞU'ARÂ-110 Fettekûllâhe ve etîûnetîûni.110. “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!" 26/ŞU'ARÂ-111 Kâlû e nu’minu leke vettebeakel erzelûnerzelûne.111. Dediler ki “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?" 26/ŞU'ARÂ-112 Kâle ve mâ ilmî bimâ kânû ya’melûnya’melûne.112. Nûh, şöyle dedi “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?" 26/ŞU'ARÂ-113 İn hısâbuhum illâ alâ rabbî lev teş’urûnteş’urûne.113. “Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!" 26/ŞU'ARÂ-114 Ve mâ ene bi târidil mu’minînmu’minîne.114. “Ben inananları kovacak değilim." 26/ŞU'ARÂ-115 İn ene illâ nezîrun mubînmubînun.115. “Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." 26/ŞU'ARÂ-116 Kâlû le in lem tentehi yâ nûhule tekûnenne minel mercûmînmercûmîne.116. Dediler ki “Ey Nûh! Bu işten vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!" 26/ŞU'ARÂ-117 Kâle rabbi inne kavmî kezzebûnkezzebûni.117. Nûh, şöyle dedi “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı." 26/ŞU'ARÂ-118 Feftah beynî ve beynehum fethan ve neccinî ve men maiye minel mu’minînmu’minîne.118. “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar." 26/ŞU'ARÂ-119 Fe enceynâhu ve men meahu fîl fulkil meşhûnmeşhûni.119. Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde taşıyıp kurtardık. 26/ŞU'ARÂ-120 Summe agraknâ ba’dul bâkînbâkîne.120. Sonra da geride kalanları suda boğduk. 26/ŞU'ARÂ-121 İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.121. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. 26/ŞU'ARÂ-122 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu.122. Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. 26/ŞU'ARÂ-123 Kezzebet âdunil murselînmurselîne.123. Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. 26/ŞU'ARÂ-124 İz kâle lehum ehûhum hûdun e lâ tettekûntettekûne.124. Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-125 İnnî lekum resûlun emînemînun.125. “Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 26/ŞU'ARÂ-126 Fettekullâhe ve etîûnetîûni.126. “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." 26/ŞU'ARÂ-127 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne.127. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir." 26/ŞU'ARÂ-128 E tebnûne bi kulli rîın âyeten ta’besûnta’besûne.128. “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?" 26/ŞU'ARÂ-129 Ve tettehızûne mesânia leallekum tahludûntahludûne.129. “İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?" 26/ŞU'ARÂ-130 Ve izâ betaştum betaştum cebbârîncebbârîne.130. “Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız." 26/ŞU'ARÂ-131 Fettekullâhe ve etîûnetîûni.131. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." 26/ŞU'ARÂ-132 Vettekûllezî emeddekum bimâ ta’lemûnta’lemûne.132,133,134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının." 26/ŞU'ARÂ-133 Emeddekum bi en’âmin ve benînbenîne.132,133,134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının." 26/ŞU'ARÂ-134 Ve cennâtin ve uyûnuyûnin.132,133,134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının." 26/ŞU'ARÂ-135 İnnî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîmazîmin.135. “Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum." 26/ŞU'ARÂ-136 Kâlû sevâun aleynâ e vaazte em lem tekun minel vâızînvâızîne.136. Dediler ki “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir." 26/ŞU'ARÂ-137 İn hâzâ illâ hulukul evvelînevvelîne.137. “Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir." 26/ŞU'ARÂ-138 Ve mâ nahnu bi muazzebînmuazzebîne.138. “Biz azaba uğratılacak da değiliz." 26/ŞU'ARÂ-139 Fe kezzebûhu fe ehleknâhum, inne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.139. Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. 26/ŞU'ARÂ-140 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu.140. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. 26/ŞU'ARÂ-141 Kezzebet semûdul murselînmurselîne. 141. Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı. 26/ŞU'ARÂ-142 İz kâle lehum ehûhum sâlihun e lâ tettekûntettekûne.142. Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-143 İnnî lekum resûlun emînemînun.143. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 26/ŞU'ARÂ-144 Fettekullâhe ve etîûnetîûni.144. “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!" 26/ŞU'ARÂ-145 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne.145. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir." 26/ŞU'ARÂ-146 E tutrakûne fî mâ hâhunâ âminînâminîne.146,147,148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-147 Fî cennâtin ve uyûnuyûnin.146,147,148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-148 Ve zurûın ve nahlin tal’uhâ hedîmhedîmun.146,147,148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-149 Ve tenhıtûne minel cibâli buyûten fârihînfârihîne.149. “Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz." 26/ŞU'ARÂ-150 Fettekullâhe ve etîûnetîûni.150. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." 26/ŞU'ARÂ-151 Ve lâ tutîû emral musrifînmusrifîne.151,152. “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin." 26/ŞU'ARÂ-152 Ellezîne yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûnyuslihûne.151,152. “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin." 26/ŞU'ARÂ-153 Kâlû innemâ ente minel musahharînmusahharîne. 153. Dediler ki “Sen ancak büyülenmişlerdensin." 26/ŞU'ARÂ-154 Mâ ente illâ beşerun mislunâ, fe’ti bi âyetin in kunte mines sâdikînsâdikîne.154. “Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir." 26/ŞU'ARÂ-155 Kâle hâzihî nâkatun lehâ şirbun ve lekum şirbu yevmin ma’lûmma’lûmin. 155. Salih, şöyle dedi “İşte bir dişi deve! Onun belli bir gün su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır." 26/ŞU'ARÂ-156 Ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbu yevmin azîmazîmin.156. “Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar." 26/ŞU'ARÂ-157 Fe akarûhâ fe asbahû nâdimînnâdimîne.157. Derken onu kestiler, fakat pişman oldular. 26/ŞU'ARÂ-158 Fe ehazehumul azâbazâbu, inne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.158. Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. 26/ŞU'ARÂ-159 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu. 159. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. 26/ŞU'ARÂ-160 Kezzebet kavmu lûtınil murselînmurselîne.160. Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı. 26/ŞU'ARÂ-161 İz kâle lehum ehûhum lûtun e lâ tettekûntettekûne.161. Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-162 İnnî lekum resûlun emînemînun.162. “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 26/ŞU'ARÂ-163 Fettekullâhe ve etîûnetîûni. 163. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." 26/ŞU'ARÂ-164 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne.164. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir." 26/ŞU'ARÂ-165 E te’tûnez zukrâne minel âlemînâlemîne.165,166. “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz." 26/ŞU'ARÂ-166 Ve tezerûne mâ halaka lekum rabbukum min ezvâcikum, bel entum kavmun âdûnâdûne.165,166. “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz." 26/ŞU'ARÂ-167 Kâlû le in lem tentehi yâ lûtu le tekûnenne minel muhracînmuhracîne.167. Dediler ki “Ey Lût! İşimize karışmaktan vazgeçmezsen mutlaka şehirden çıkarılanlardan olacaksın!" 26/ŞU'ARÂ-168 Kâle innî li amelikum minel kâlînkâlîne.168. Lût, şöyle dedi “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım." 26/ŞU'ARÂ-169 Rabbi neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûnya’melûne.169. “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar." 26/ŞU'ARÂ-170 Fe necceynâhu ve ehlehû ecmaînecmaîne.170,171. Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. 26/ŞU'ARÂ-171 İllâ acûzen fîl gâbirîngâbirîne.170,171. Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. 26/ŞU'ARÂ-172 Summe demmernel âharînâharîne.172. Sonra diğerlerini helâk ettik. 26/ŞU'ARÂ-173 Ve emtarnâ aleyhim mataramataran, fe sâe matarul munzerînmunzerîne.173. Onların üzerine bir yağmur gibi taş yağdırdık. Başlarına gelecekler konusunda uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi! 26/ŞU'ARÂ-174 İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.174. Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. 26/ŞU'ARÂ-175 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu.175. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. 26/ŞU'ARÂ-176 Kezzebe ashâbul eyketil murselînmurselîne.176. Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. 26/ŞU'ARÂ-177 İz kâle lehum şuaybun e lâ tettekûntettekûne.177. Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" 26/ŞU'ARÂ-178 İnnî lekum resûlun emînemînun.178. “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." 26/ŞU'ARÂ-179 Fettekullâhe ve etîûnetîûni.179. Artık, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. 26/ŞU'ARÂ-180 Ve mâ es’elukum aleyhi min ecrecrin, in ecriye illâ alâ rabbil âlemînâlemîne.180. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir." 26/ŞU'ARÂ-181 Evfûl keyle ve lâ tekûnû minel muhsirînmuhsirîne.181. “Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın." 26/ŞU'ARÂ-182 Vezinû bil kıstâsil mustekîmmustekîmi.182. “Doğru terazi ile tartın." 26/ŞU'ARÂ-183 Ve lâ tebhasun nâse eşyâehum ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidînmufsidîne.183. “İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." 26/ŞU'ARÂ-184 Vettekûllezî halakakum vel cibilletel evvelînevvelîne.184. “Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının." 26/ŞU'ARÂ-185 Kâlû innemâ ente minel musahharînmusahharîne.185. Onlar şöyle dediler “Sen ancak büyülenmişlerdensin." 26/ŞU'ARÂ-186 Ve mâ ente illâ beşerun mislunâ ve in nazunnuke le minel kâzibînkâzibîne.186. “Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz." 26/ŞU'ARÂ-187 Fe eskıt aleynâ kisefen mines semâi in kunte mines sâdıkînsâdıkîne.187. “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür." 26/ŞU'ARÂ-188 Kâle rabbî a’lemu bi mâ ta’melûnta’melûne.188. Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi. 26/ŞU'ARÂ-189 Fe kezzebûhu fe ehazehum azâbu yevmiz zullehzulleti, innehu kâne azâbe yevmin azîmazîmin.189. Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi. 26/ŞU'ARÂ-190 İnne fî zâlike le âyehâyeten, ve mâ kâne ekseruhum mu’minînmu’minîne.190. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. 26/ŞU'ARÂ-191 Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîmrahîmu.191. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. 26/ŞU'ARÂ-192 Ve innehu le tenzîlu rabbil âlemînâlemîne.192. Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir. 26/ŞU'ARÂ-193 Nezele bihir rûhul emînemînu.193,194,195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh Cebrail senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. 26/ŞU'ARÂ-194 Alâ kalbike li tekûne minel munzirînmunzirîne.193,194,195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh Cebrail senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. 26/ŞU'ARÂ-195 Bi lisânin arabiyyin mubînmubînin.193,194,195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh Cebrail senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. 26/ŞU'ARÂ-196 Ve innehu lefî zuburil evvelînevvelîne.196. Şüphesiz bu Kur’an’ın indirileceği öncekilerin kitaplarında da vardı. 26/ŞU'ARÂ-197 E ve lem yekun lehum âyeten en ya’lemehu ulemâu benî isrâîlisrâîle.197. İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar Mekke müşrikleri için bir delil değil midir? 26/ŞU'ARÂ-198 Ve lev nezzelnâhu alâ ba’dıl a’cemîna’cemîne.198,199. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı. 26/ŞU'ARÂ-199 Fe karaehu aleyhim mâ kânû bihî mu’minînmu’minîne.198,199. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı. 26/ŞU'ARÂ-200 Kezâlike seleknâhu fî kulûbil mucrimînmucrimîne.200. İşte böylece biz onu Kur’an’ı suçluların kalbine soktuk. 26/ŞU'ARÂ-201 Lâ yu’minûne bihî hattâ yeravul azâbel elîmelîme.201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar. 26/ŞU'ARÂ-202 Fe ye’tîyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûnyeş’urûne.201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar. 26/ŞU'ARÂ-203 Fe yekûlû hel nahnu munzarûnmunzarûne.201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar. 26/ŞU'ARÂ-204 E fe bi azâbinâ yesta’cilûnyesta’cilûne.204. Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar? 26/ŞU'ARÂ-205 E fe raeyte in metta’nâhum sinînsinîne.205. Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca dünya nimetlerinden yararlandırsak, 26/ŞU'ARÂ-206 Summe câehum mâ kânû yûadûnyûadûne.206. Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, hâlleri nice olurdu? 26/ŞU'ARÂ-207 Mâ agnâ anhum mâ kânû yumetteûnyumetteûne.207. Dünyada yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı. 26/ŞU'ARÂ-208 Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ lehâ munzirûnmunzirûne.208. Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik. 26/ŞU'ARÂ-209 Zikrâ, ve mâ kunnâ zâlimînzâlimîne.209. Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz. 26/ŞU'ARÂ-210 Ve mâ tenezzelet bihiş şeyâtînşeyâtînu.210. O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir. 26/ŞU'ARÂ-211 Ve mâ yenbagî lehum ve mâ yestetîûnyestetîûne.211. Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez. 26/ŞU'ARÂ-212 İnnehum anis sem’i le ma’zûlûnma’zûlûne.212. Çünkü onlar vahyi işitmekten uzaklaştırılmışlardır. 26/ŞU'ARÂ-213 Fe lâ ted’u meallahi ilâhen âhara fe tekûne minel muazzebînmuazzebîne.213. Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun! 26/ŞU'ARÂ-214 Ve enzir aşîretekel akrebînakrebîne.214. Önce en yakın akrabanı uyar. 26/ŞU'ARÂ-215 Vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minînmu’minîne.215. Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir. 26/ŞU'ARÂ-216 Fe in asavke fe kul innî berîun mimmâ ta’melûnta’melûne.216. Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım" de. 26/ŞU'ARÂ-217 Ve tevekkel alel azîzir rahîmrahîmi.217,218,219. Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. 26/ŞU'ARÂ-218 Ellezî yerâke hîne tekûmtekûmu.217,218,219. Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. 26/ŞU'ARÂ-219 Ve tekallubeke fîs sâcidînsâcidîne.217,218,219. Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. 26/ŞU'ARÂ-220 İnnehu huves semîul alîmalîmu.220. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 26/ŞU'ARÂ-221 Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtînşeyâtînu.221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? 26/ŞU'ARÂ-222 Tenezzelu alâ kulli effâkin esîmesîmin.222. Onlar, her günahkâr yalancıya inerler. 26/ŞU'ARÂ-223 Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûnkâzibûne.223. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. 26/ŞU'ARÂ-224 Veş ŞU'ARÂu yettebiuhumul gâvungâvune.224. Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. 26/ŞU'ARÂ-225 E lem tera ennehum fî kulli vâdin yehîmûnyehîmûne.225,226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. 26/ŞU'ARÂ-226 Ve ennehum yekûlûne mâ lâ yef’alûnyef’alûne.225,226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. 26/ŞU'ARÂ-227 İllellezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve zekerûllâhe kesîran ventesarû min ba’di mâ zulimû, ve se ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûnyenkalibûne.227. Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir. ❬ Önceki Sonraki ❭ فَلَمَّا رَءَا ٱلشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَٰذَا رَبِّى هَٰذَآ أَكْبَرُ ۖ فَلَمَّآ أَفَلَتْ قَالَ يَٰقَوْمِ إِنِّى بَرِىٓءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ Fe lemmâ reeş şemse bâzigaten kâle hâzâ rabbî,hâzâ ekberekberu, fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûntuşrikûne. Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca kavmine dönüp, “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca kavmine dönüp, “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi. Diyanet Vakfı Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki Ey kavmim! Ben sizin Allah´a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Güneşi doğmak üzere görünce Bu imiş Rabbim, bu hepsinden büyük!» dedi. O da batınca Ey kavmim, haberiniz olsun, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım!» Elmalılı Hamdi Yazır Güneş´i doğarken görünce Rabb´im budur, bu hepsinden büyük» dedi. O da batınca dedi ki Ey kavmim! Ben sizin Allah´a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım». Ali Fikri Yavuz Daha sonra, güneşi doğar halde görünce “- Rabbim bu mudur?” “Bu, gördüklerimden daha büyük ve parlak!” demiş ve batınca da; “-Ey kavmim, bu gördükleriniz, hep yok olan varlıklardır, ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden kat’iyyen berîyim.” diye söylemişti. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal vaktâki güneş doğmak üzere iken gördü bu imiş rabbim, bu hepsinden büyük» dedi, o da batınca ey kavmim, dedi haberiniz olsun ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden berîim.» Fizilal-il Kuran Daha sonra güneşi doğarken görünce Rabbim budur, bu daha büyüktür» dedi. Fakat o da batınca Ey kavmim, ben sizin Allah´a ortak koştuğunuz putlardan uzağım.» Hasan Basri Çantay Sonra güneşi doğar vaz´iyyetde görünce de Bu mu imiş benim Rabbim?! Bu, hepsinden de büyük!» demiş, batınca da şöyle söylemişdi Ey kavmim, Gördünüz ya, bunların hepsi fânî ve mahlukdur Ben sizin Allaha eş katageldiğiniz nesnelerden kat´iyyen uzağım». İbni Kesir Sonra güneşi doğarken görünce Bu mu benim Rabbım? Bu daha büyük demiş. Ama batınca Ey kavmim, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım, demişti. Ömer Nasuhi Bilmen Vaktâ ki, güneşi doğmaya başlar gördü. Dedi ki Budur Rabbim, bu daha büyük.» Nihâyet o da batınca dedi ki Ey kavmim! Ben muhakkak sizin Allah Teâlâ´ya şerik koştuğunuz şeylerden berîyim.» Tefhim-ul Kuran Sonra güneşi etrafa ışıklar saçarak doğar görünce İşte bu benim rabbim, bu en büyük» demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki Ey kavmim, tartışmasız ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.» لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.

şuara suresi 78 ayet okuyanlar