🐙 Enbiya Suresi 79 Ayet Ne Için Okunur
Kuran-ı Kerim Enbiya Suresi 79. Ayet
İzzet Ve Saadete Nail Olup,Bahtin Acilmasi İcin Okunur 12-R´AD SURESI Düsmanin Kahri İcin Okunur 13-IBRAHIM SURESI Ahlakin Güzellesmesi İcin 10 Defa Okunur 14-HICIR SURESI Ticaretin Kazancli Olmasi İcin 3 Defa Okunur 15-NAHIL SURESI Azginligin Ve Fesadin Kaldirilmasi İcin 10 Defa Okunur 15-ISRA SURESI
Yangındanveya tehlikesinden kurtulmak veya yanarak ölmemek için Enbiya Suresinin 69. ayeti zaman zaman 693 kere okunur ve tekrarlanır. Her kimin evladı olmuyorsa, Zekeriya (Aleyhisselam)’ın çocuğu olması için yaptığı ve Enbiya Suresinin 89. ayetinde geçen duaya devam ederse, Allah’u Teala’nın izniyle çocuğu olur.
Enbiya Suresi Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir. Sûre, temel konu olarak peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı almıştır.
loOzj. Enbiyâ Suresi 79. ayeti ne anlatıyor? Enbiyâ Suresi 79. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Enbiyâ Suresi 79. Ayetinin Arapçasıفَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًاۘ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُ۫دَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۜ وَكُنَّا فَاعِل۪ينَ Enbiyâ Suresi 79. Ayetinin Meali AnlamıBiz, sözkonusu dâvada en isabetli hükmü Süleyman’a bildirdik. Zâten biz, her birine hüküm ve ilim vermiştik. Dağları ve kuşları Dâvûd’un emrine râm ettik; onunla beraber Allah’ı tesbih ediyorlardı. Gerçekten biz, dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahi Suresi 79. Ayetinin TefsiriHz. Süleymân, çocukluğundan itibâren yüksek bir anlayışa sahip, çok zeki biriydi. Bir gece, bir koyun sürüsü bir tarlayı harâb etmişti. Tarla sahipleri, Dâvûd gelip şikâyetçi oldular. Telef olan tarla, kıymet bakımından koyun sürüsüne müsâvî idi. Bunun üzerine Hz. Dâvûd, koyunların tarla sahibine verilmesine hükmetti. Süleymân o sırada küçük yaşta olmasına rağmen“–Babacığım, bir yol daha var! Koyunları tarla sahibine borç olarak verelim; sütünden ve yününden istifade etsin. Bu arada tarlayı düzenlesin. Tarla eski hâline gelinceye kadar koyunlar kendisinde kalsın. İşleri yoluna girince de, sürüyü sahibine teslîm etsin!” bu teklifi çok beğendi ve öyle hükmetti. Hz. Süleymân’ın firâsetiyle alâkalı bir başka hâdiseyi de Resûlullah şöyle anlatır“…Vaktiyle iki kadın ve beraberlerinde iki oğlan vardı. Yolda giderlerken bir kurt gelip kadınlardan büyük olanın çocuğunu alıp götürdü. Bunun üzerine bu kadın, arkadaşı olan küçük kadına–Kurt, senin çocuğunu götürdü» kadın–Hayır, senin çocuğunu götürdü» dedi. Nihâyet bu iki kadın, aralarında hükmetmesi için Dâvûd mürâcaat ettiler. Hz. Dâvûd, çocuğun büyük kadına âit olduğuna hükmetti. Onlar muhâkemeden çıkıp, Hz. Dâvûd’un oğlu Süleymân gittiler. Dâvûd hükmünü söylediler. Hz. Süleymân da–Bana bir bıçak getirin! Çocuğu bu iki kadın arasında paylaştırayım!» üzerine küçük kadın–Aman! Allah aşkına böyle bir şey yapma! Çocuk bu kadınındır!» üzerine Süleymân çocuğun küçük kadına âit olduğuna hükmetti.” Buhârî, Enbiyâ 40; Müslim, Akdiye 20Çünkü analık şefkati, evlâdının ölmesine râzı Dâvûd da, Hz. Süleyman da birer peygamberdi. Allah onlara hüküm ve ilim vermişti. Ancak her birinin ayrı ayrı mümeyyiz vasıfları vardı. Hz. Süleyman’a isabetli hüküm verme konusunda bir imtiyaz bahşettiği gibi, Hz. Dâvûd’a dağları ve kuşları emrine vermişti, onunla beraber Allah’ı tesbih ederlerdi. Dâvûd tesbih ederek dağların yanından geçer, dağlar da tesbih ile ona karşılık verirlerdi. Kuşlar da öyleydi. Başka bir rivayete göre, Hz. Dâvûd zikir ve tesbihatta kendisinde biraz yorgunluk hissettiğinde dağlara emreder, onlar tesbih ederlerdi. Bu hal, kendisi tesbihi özleyinceye kadar devam Cenâb-ı Hak Dâvûd savaşlarda giyilmek üzere zırh yapma sanatını öğretmişti. O, zırh yaparak hem ordularını düşmanlarından muhâfaza etmiş hem de rızkını elinin emeğiyle kazanmıştır. Mülk ve siyâsî otorite sahibi, iktisâdî imkânları bol bir peygamber olmasına rağmen, elinin emeğiyle geçinme yolunu tercih etmiştir. Nitekim Resûlullah şöyle buyurmuştur“Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd da kendi elinin emeğini yerdi.” Buhârî, Büyû 15; Enbiyâ 37Hz. Dâvûd, ilâhî yardıma nâil olmak, kendisine birçok muhâfız verilerek büyük ordulara kumanda etmek ve heybet sahibi olmak gibi yüksek pâyelerle güçlendirilmişti. Ayrıca peygamberlik, isâbetli görüş, kitap, şerîat, ilim, amel, güzel konuşma ve hikmete sahip olmuştu. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır“Biz onun hâkimiyetini güçlendirdik; kendisine hikmet, nübüvvet, adâletle hükmetme ve yerli yerince söz söyleme kâbiliyeti verdik.” Sād 38/20Hz. Süleyman’a da ayrı olarak şu lutuflarda bulunmuştuEnbiyâ Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriEnbiyâ Suresi 79. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
Haberler > Enbiya Suresi Türkçe Anlamı ve Arapça Okunuşu Enbiya Suresi Nedir, Neden Okunur, Meali ve Fazileti... - 1623 Enbiya Suresi Mekke döneminde inmiştir. 112 âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir. Sûre, temel konu olarak peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı almıştır. Peki, Enbiya Suresi hangi durumlarda okunur? Birçok fazileti olduğu bilinen Enbiya Suresi nedir? Enbiya Suresi neden okunmalıdır? Enbiya Suresi’nin Arapça okunuşu nasıldır? Enbiya Suresi’nin anlamı nedir? Enbiya Suresi'nin meali nedir? Enbiya Suresi’nin faziletleri nelerdir? İşte Enbiya Suresi ile ilgili tüm detaylar... Kur'an-ı Kerim'in 21. suresi olan Enbiya Suresi toplam 112 ayettir. Enbiya Suresi 321. sayfada başlayıp, 330. sayfada ise bitmektedir. Enbiya Türkçe anlamı, peygamber’ demektir. Mekke’de indiğine inanılan sure peygamberlerin dini yayma sürecinden ve çeşitli özelliklerinden bahsettiği için bu ismi almıştır. Enbiya Sûresi, içerisinde pek çok peygamberden bahseder. Bu peygamberlerden bir tanesi de Sûrenin 89. ayetinde bir duasından bahsedilen Hz. Zekeriyya olarak karşımıza çıkar. Peki, Enbiya Suresi hangi durumlarda okunur? Birçok fazileti olduğu bilinen Enbiya Suresi nedir? Enbiya Suresi neden okunmalıdır? Enbiya Suresi’nin Arapça okunuşu nasıldır? Enbiya Suresi’nin anlamı nedir? Enbiya Suresi'nin meali nedir? Enbiya Suresi’nin faziletleri nelerdir? İşte Enbiya Suresi ile ilgili tüm detaylar... Enbiya Suresi Türkçe Okunuşu lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu' ye'tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel' kulubühüm ve eserrun necvellezıne zalemu hel haza illa beşerum mislüküm e fete'tunes sıhra ve entüm rabbi ya'lemül kavle fis semai vel erdı ve hüves semiul kalu adğasü ahlamim belifterahü bel hüve şaır felye'tina bi ayetin kema ürsilel amenet kablehüm min karyetin ehleknaha e fe hüm yü' ma erselna kableke illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta' ma cealnahüm cesedel la ye'külunet taame ve ma kanu sadaknahümül va&'de fe enceynahüm ve men neşaü ve ehleknel kad enzelna ileyküm kitkaben fıhi zikruküm e fe la ta' kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe'na ba'deha kavmen ehassu be'sena izahüm minha terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve mesakiniküm lealleküm tüs' ya veylena inna künna ma zalet tilke da'vahüm hatta cealnahüm hasıyden ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma eradna en nettehıze lehvel lettehaznahü mil ledünna in künna nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü mimma lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu la yestekbirune an ıbadetihı ve la ven nehara la alihetem minel erdı hüm kane fıhima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yüs'elü amma yef'alü ve hüm yüs' min dunihı aliheh kul hatu bürhanekümv haza zikru mem meıye ve zikru men kablı bel ekseruhüm la ya'lemunel hakka fehüm mu' ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa' kalüttehazer rahmanü veleden sübhaneh bel ıbadüm yesbikunehu bil kavli ve hüm bi emrihı ya' ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı mey yekul minhüm innı ilahüm min dunihı fe zalike neczıhi cehennem kezalike necziz ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü' cealna fıha ficacen sübülel leallehüm cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu' hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa' yekulune meta hazel va'dü in küntüm ya'lemüllezıne keferu hıyne la yeküffune av vücuhihimün nara ve la an zuhurihim ve la hüm te'tıhim bağteten fe tebhetühüm fe la yestetıy'une raddeha ve la hüm le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı mey yekleüküm bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hüm an zikri rabbihim mu' lehüm alihetün metneuhüm min dunina la yestetıy'une nasra enfüsihim ve la hüm minna metta'na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül umür e fela yeravne enna ne'til erda nenkusuha min atrafiha e fehümül innema ünziruküm bil vahyi ve la yesmeus summüd düae iza ma leim messethüm nefhatüm min azabi rabbike le yekulünne ya veylena inna künna nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey'a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina le kad ateyna musa ve harunel fürkane ve dıyaev ve zikral lil yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati haza zikrum mübarakün enzelnah e fe entüm lehu münkirun lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha vecedna abaena leha le kad küntüm entüm ve abaüküm fı dalalim ec'tena bil hakkı em ente minel ber rabbüküm rabbüs semavati vel erdıllezı fetarahünne ve ene ala zaliküm mineş tellahi le ekıdenne asnameküm ba'de en tüvlelu cealehüm cüzazen illa kebıral lehüm leallehüm ileyhi men feale haza bi alihetina innehu le minez semı'na fetey yezküruhüm yükalü lehu fe'tu bihı ala a'yünin nasi leallehüm e ente fealte haza bialihetina ya bel fealehu kebiruhüm haza fes'eluhüm in kanu raceu ila enfüsihim fe kalu inneküm entümüz nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai efeta'büdune min dunillahi ma la yenfeuküm şey'ev ve la leküm ve li ma ta'büdune min dunillah efela ta' harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm ya naru kunı berdev ve selamen ala eradu bihı keyden fe cealnahümül necceynahü ve lutan ilel erdılletı birakna fıha lil vehebna lehu ishak ve ya'kube nafileh ve küllen cealna cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı'lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena lutan ateynahü hukmev ve ılmev ve necceynahü minel karyetilletı kanet ta'melül habis innehüm kanu kavme sev'in edhalnahü fı rahmetina innehu mines nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahü ve ehlehu minel kerbil nasarnahü minel kavmillezıne kezzebu bi ayatina innehüm kanu kavme sev'in fe ağraknahüm davude ve süleymane iz yahkümani fil harsi iz nefeşet fıhi ğanemül kavm ve künna li hukmihim fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna allemnahü san'ate lebusil leküm li tuhsıneküm mim be'siküm fe hel entüm li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in mineş şeyatıyni mey yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür lehu fe keşefna ma bihı min durriv ve ateynahü ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem min ındina ve zikra lil ismaıyle ve idrıse ve zel kifl küllüm mines edhalnahüm fı rahmetina innehüm mines zen nuni iz zehebe müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke innı küntü minez lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil mü' zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehüm kanu yüsariune fil hayrati ve yed'unena rağabev ve raheba ve kanu lena ahsanet ferceha fe nefahna fıha mir ruhına ve cealnaha vebneha ayetel lil hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fa' tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna mey ya'mel minas salihati ve hüve mü'minün fe la küfrane li sa'yih ve inna lehu haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebiy va'dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna ve ma ta'büdune min dunillahi hasabü cehennem entüm leha kane haülai alihetem ma veraduha ve küllün fıha fiha zefıruv ve hüm fıha la yesmeun sebekat lehüm minel husna ülaike anha müb' yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm yahzünülümül fezeul ekberu ve tetelekkahümül melaikeh haza yevmükümüllezı küntüm natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede'na evvele halkın nüıydüh va'den aleyna inna künna le kad ketabna fiz zeburi mim ba'diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas fı haza le belağal li kavmil ma erselnake illa rahmetel lil innema yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe hel entüm in tevellev fe kul azentüküm ala seva' ve in edrı e karıbün em beıydüm ma ya'lemü ma in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila rabbıhküm bil hakk ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfu Enbiya Suresi Türkçe Anlamı Meali hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz kendilerine yeni bir öğüt bir uyarı gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular 'Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?' onlara dedi ki 'Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.' 'Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin mucizelerle gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin' önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler? önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helak size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana azabımızı hissedince hemen oradan süratle 'Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız' bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik' onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah'a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size! ve yerde kim varsa hep onundur. O'nun katındakiler ne ona ibadetten çekinir ve büyüklenir ne de yorgunluk ve bıkkınlık ara vermeksizin gece gündüz tespih yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler? yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki 'Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı Hiçbirinde birden fazla ilah olduğuna dair hiçbir delil yok. Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler.' önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, 'Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin' diye iken 'Rahmân çocuk edindi' dediler. O böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, evlat diye niteledikleri o melekler ikrama erdirilmiş Allah'tan önce söz söylemezler ve hep onun emriyle iş onların önlerindekini de arkalarındakini de yaptıklarını da yapacaklarını da bilir. Onlar onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun korkusuyla her kim, 'Allah'tan başka ben de şüphesiz bir ilahım' derse böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve varacakları yere yol bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, Allah'ın varlığını gösteren delillerden yüz geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. 'Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?' derler. Halbuki kendileri Rahmân'ın kitabını inkar çok aceleci tezcanlı yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele de 'Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?' edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler! o tehdit edildikleri azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey Muhammed! De ki 'Size azab edecek olsa gece ve gündüz Rahmân'ın azabından sizi kim koruyacak?' Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O halde onlar mı galip gelecekler? ki 'Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum.' Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak 'Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik' günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz biz Mûsâ ile Hârûn'a, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân'ı Tevrat'ı bir ışık ve öğüt olarak görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de bu Kur'an da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz? daha önce de İbrahim'e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu o babasına ve kavmine, 'Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?' bunlara ibadet ediyor bulduk' 'Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz' gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?' dedi ki 'Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim.' yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak İbrahim belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları putları paramparça 'Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir' bazıları, 'İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk' kısmı da 'O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki bu konuda şahitlik ederler' gelince 'Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim' ki, 'Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!' üzerine birbirlerine dönüp, 'Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz' eski inanç ve inatlarına döndüler ve, 'Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin' şöyle dedi 'Öyle ise siz, hâlâ Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?'67.'Yazıklar olsun, size de; Allah'ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?'68.İçlerinden bazıları, 'Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin' ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol' böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere İshak'ı ve ayrıca da Yakub'u bağışladık ve her birini salih kimseler bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden Lût'a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık Allah'ın emrinden çıkan kimseler rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih Muhammed! Nûh'u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan tufandan yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda ile Süleyman'ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit hüküm vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah'ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz de Davud'a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz? hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden da hatırla. Hani o Rabbine, 'Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin' diye niyaz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha İdris'i ve Zülkifl'i de hatırla. Bunların hepsi da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih da Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, 'Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum' diye dua de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle da hatırla. Hani o, Rabbine, 'Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın' diye dua de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, doğurmaya elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, rahmetimizi umarak ve azabımızdan korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan korumuş olan kadını da Meryem'i de hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere kudretimizi gösteren birer delil bu İslâm, tek ümmet din olarak sizin ümmetiniz dininizdir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize halde kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri Ye'cüc ve Me'cüc'ün önü açıldığı zaman her tepeden akın vaad kıyametin kopması yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. 'Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz' şüphesiz siz ve Allah'tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler. kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, 'İşte bu, size vaad edilen mutlu gününüzdür' diyerek kağıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak Zikir'den Tevrat'tan sonra Zebûr'da da, 'Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır' diye bunda Allah'a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj Muhammed! Seni ancak âlemlere rahmet olarak ki 'Bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?' yüz çevirirlerse, de ki 'Bana emrolunanı, ayırım yapmadan size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.'110.'Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.'111.'Bilmem! Belki bu mühlet sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.'112.Peygamber, 'Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân'dır' dedi. Enbiya Suresi 89. Ayet Okunuşu Ve zekeriyyâ iz nâdâ rabbehu rabbi lâ tezernî ferden ve ente hayrul vârisînvârisîne. Enbiya Suresi 89. Ayet Anlamı Zekeriyyâ'yı da an! Hani o, Rabbine şöyle niyaz etmişti 'Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız çocuksuz bırakma!'Enbiya Suresi 89. Ayet TefsiriEnbiya suresinin tefsiri, 89-90. ayetler arasında belirtilmiştir. Buna göre;Zekeriyyâ aleyhisselâm İsrâiloğulları'na gönderilmiş son peygamberlerden biri ve Hz. Yahyâ'nın babasıdır. Milâttan önce I. yüzyılda Kudüs'te yaşamış olan Zekeriyyâ peygamberle ilgili olarak Kur'an-ı Kerîm'de verilen bilgiler, daha çok onun yaşlılık dönemine aittir Zekeriyyâ, eşi ve Yahyâ hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/37-41; Meryem 19/2-11. Bu Haberler de İlginizi Çekebilir!
❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio فَفَهَّمْنَٰهَا سُلَيْمَٰنَ ۚ وَكُلًّا ءَاتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُۥدَ ٱلْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَٱلطَّيْرَ ۚ وَكُنَّا فَٰعِلِينَ Fe fehhemnâhâ suleymânsuleymâne, ve kullen âteynâ hukmen ve ılmen ve sehharnâ mea dâvudel cibâle yusebbihne vet tayrtayre, ve kunnâ fâılînfâılîne. Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. Türkçesi Kökü Arapçası onu bellettik ف ه م فَفَهَّمْنَاهَا Süleyman’a سُلَيْمَانَ ve hepsine ك ل ل وَكُلًّا verdik ا ت ي اتَيْنَا hükümdarlık ح ك م حُكْمًا ve bilgi ع ل م وَعِلْمًا ve boyun eğdirdik س خ ر وَسَخَّرْنَا onunla beraber مَعَ Davud’a دَاوُودَ dağları ج ب ل الْجِبَالَ tesbih eden س ب ح يُسَبِّحْنَ ve kuşları ط ي ر وَالطَّيْرَ ve biz ك و ن وَكُنَّا bunları yaparız ف ع ل فَاعِلِينَ Diyanet İşleri Başkanlığı Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. Diyanet Vakfı Böylece bunu bu fetvayı Süleyman´a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud´a boyun eğdirdik. Bunları biz yapmaktayız. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Derhal onu Süleyman´a anlattık; bununla beraber herbirine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Dağları Davud´un emrine amade kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı; Biz bunları yaparız! Elmalılı Hamdi Yazır Biz onun hükmünü hemen Süleyman´a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud´la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan bizdik. Ali Fikri Yavuz Biz, o meselenin hükmünü Süleymân’a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları ona bağlı kılmıştık. Biz bu gibi acaib işleri peygamberlere yapanlarız. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Derhal onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparız Fizilal-il Kuran Davud´un verdiği bu hükmü, Süleyman´ın kavrayıp onaylamasını sağladık. Her ikisine de egemenlik ve bilgi verdik. Allah´ı noksanlıklardan tenzih etme konusunda dağları ve kuşları Davud´a boyun eğdirdik. Biz bunları yaparız. Hasan Basri Çantay Biz onu n fetvasını hemen Süleymana anlatmışdık. Zâten biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. Bütün bunları yapanlar bizdik. İbni Kesir Biz bu hükmü hemen Süleyman´a belletmiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları yapanlar Bizdik. Ömer Nasuhi Bilmen Onu onun hükmünü derhal Süleyman´a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud´a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve bunları yapanlar olduk. Tefhim-ul Kuran Biz bunu hükmü Süleymana kavrattık, her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz idik.
KuranENBİYÂ Suresi79. Ayetiفَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ وَكُنَّا فَاعِلِينَfeböylece, artıkfehhemnâ-hâ fehimebiz bunu, ona anlattık, öğrettik anlamasını sağladık anladısuleymâneSüleymanve kullenve hepsiâteynâbiz verdikhukmenhüküm, hikmetve ılmenve ilimve sehharnâve boyun eğdirdik, emrine verdikmeaberaberdâvudeDavutel cibâledağlaryusebbihnetesbih ediyorlarve et tayreve kuşlarve kun-nâve biz oldukfâılîneyapanlar, failler Abdulbaki GölpınarlıO hükmü, biz anlatmıştık Süleyman'a ve hepsine de peygamberlik ve bilgi vermiştik ve berâberce Tanrıyı tenzîh etmek için dağları ve kuşları, Dâvûd'a râm ettik ve bunları yaptık, gücümüz yeter ParlıyanBiz o meselenin çözümünü gerektiren hükmü, Süleyman'a anlattık ki, her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları boyun eğdirdik. Evet biz idik bunları düzenleyip UğurBöylece bunu bu fetvayı Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. Bunları biz HulusiBiz Süleyman'ı bu konuda anlayışlı kıldık! Her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Davud da tespih ederken, dağları ve kuş cinsini hizmetine verirdik. . . Fâiller biz TekinSüleyman’ın dava konusu yapılan ihtilâfı daha iyi anlamasını biz sağlamıştık. Biz onların her birine hikmete dayalı hükümranlık yargı ve icra yetkisi, şeriat ve ilim vermiştik. Dâvûd ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları da emrimize boyun eğdirmiştik. Bunları biz Varol Biz bunun hükmünü Süleyman'a bildirdik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etmeleri üzere dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bütün bunları yapan BulaçBiz bunu hükmü Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz Fikri YavuzBiz, o meselenin hükmünü Süleymân’a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları ona bağlı kılmıştık. Biz bu gibi acaib işleri peygamberlere BayraklıBöylece hükmü Süleymân'a biz anlatmıştık. Her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim vermiştik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvûd'a boyun eğdirdik. Biz her şeyi SadakSuleyman'a bu meselenin hukmunu bildirmistik; her birine hukum ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye daglari ve kuslari buyruk altina aldik. Bunlari Biz YıldırımBiz onun çözümünü gerektiren hükmü Süleyman'a anlattık. Her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Dâvud'la beraber tesbîh etsinler diye dağlara ve kuşlara baş eğdirdik; evet biz idik bunları düzenleyip yapanlar..Cemal KülünkoğluBiz çözüm getirecek hükmü Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümdarlık ve ilim vermiştik. Davut ile birlikte, Allah'a tespih etsinler diye dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan İşleri eskiSüleyman'a bu meselenin hükmünü bildirmiştik; her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları Biz VakfiBöylece bunu bu fetvayı Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. Bunları biz YükselSüleyman'a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Herbirine bilgi ve bilgelik verdik. Davud'un emrine dağları ve kuşları verdik. Biz bunları Hamdi YazırDerhal onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparızElmalılı sadeleştirilmişDerhal onu Süleyman'a anlattık; bununla beraber herbirine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Dağları Davud'un emrine amade kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı; Biz bunları yaparız!Elmalılı sadeleştirilmiş - 2Biz onun hükmünü hemen Süleyman'a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan KuranDavud'un verdiği bu hükmü, Süleyman'ın kavrayıp onaylamasını sağladık. Her ikisine de egemenlik ve bilgi verdik. Allah'ı noksanlıklardan tenzih etme konusunda dağları ve kuşları Davud'a boyun eğdirdik. Biz bunları OnanBiz bunu hükmü Süleyman'a kavrattık fefehhemnaha, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birtikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz Basri ÇantayBiz onu n fetvasını hemen Süleymana anlatmışdık. Zâten biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. Bütün bunları yapanlar bizdik. Hayrat Neşriyat Bunun üzerine onu o hâdise hakkındaki hükmü Süleymân’a anlattık. Bununla berâber her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Dâvûd’la berâber tesbîh etmek üzere ona itaatkâr kıldık. Ve bütün bunları yapanlar biz KesirBiz bu hükmü hemen Süleyman'a belletmiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları yapanlar ÇelikBiz bunu yargılamayı Süleyman'a kavrattık. Davud ve Süleyman'ın Her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih eden dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz Esedve bu olayda Süleyman'ın dava konusunu daha derinden anlamasını sağladık; bununla birlikte, Biz her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim bahşetmiştik. Bizim sınırsız kudret ve yüceliğimizi anarken, dağı taşı ve kuşları Davud'un çağrısına boyun eğdirdik; ve Biz dilediğimiz her şeyi yapabilme kudretine Nasuhi BilmenOnu onun hükmünü derhal Süleyman'a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve bunları yapanlar ÖngütBiz Süleyman'a bu meselenin hükmünü belletmiştik. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik. Davut'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Bunları yapan PirişOnu Süleyman’a belletmiştik. Her birine hikmet ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları hizmetine verdik. Bunları yapan biz YıldırımBiz çözümü ihtiva eden hükmü Süleyman’a bildirdik. Bununla beraber, her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud’un emrine verdik. Onunla beraber takdis ve ibadet ederlerdi. Biz dilediğimiz her şeyi yapma kudretine AteşO hükmü Süleymân'a bellettik. Onların hepsine de hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvûd'a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tesbih ediyorlardı. Biz bunları KuranBiz bunu hükmü Süleymana kavrattık, her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz ŞimşekBiz onu Süleyman'a anlattık. Onların herbirine Biz hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, onunla beraber tesbih etsinler diye Davud'un emrine verdik. Bütün bunları yapan Nuri ÖztürkOnu Süleyman'a derhal kavrattık. Herbirine hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvud'a dağları boyun eğdirdik. Kuşlarla beraber tespih ediyorlardı. Yapmak isteyince yapanlarız biz. En çok arananlar kelimelerEn çok okunan hakkında33 farklı kuran mealini aynı anda okumanızı ve kıyaslamanızı sağlar, Kuran ayetlerinin Arapçasını okunaklı şekilde sunar. Arapça okunuşlarını Türkçe seslendirme karşılığıyla birlikte görebilmenize yarar. Hepsinden önemlisi, Çok uzun çalışmalar sonucu özel olarak geliştirilmiş arama motoru ile; Tüm kuran meallerini ve arapça karşılıklarını doğru ve hızlı şekilde aramanızı sağlar.
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Fefehhemnâhâ suleymânec vekullen âteynâ hukmen ve’ilmâenc vesaḣḣarnâ me’a dâvûde-lcibâle yusebbihne ve-ttayrac vekunnâ fâ’ilîneO hükmü, biz anlatmıştık Süleyman'a ve hepsine de peygamberlik ve bilgi vermiştik ve beraberce Tanrıyı tenzih etmek için dağları ve kuşları, Davud'a ram ettik ve bunları yaptık, gücümüz yeter yapmaya. Biz bunu hükmü Süleyman’a kavrattık; nebilerin her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirip Davud’un istifadesine verdik. Bütün bunları asıl Yapanlar Biz idik. Biz o meselenin çözümünü gerektiren hükmü, Süleyman'a anlattık ki, her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları boyun eğdirdik. Evet biz idik bunları düzenleyip dava konusu yapılan ihtilâfı daha iyi anlamasını biz sağlamıştık. Biz onların her birine hikmete dayalı hükümranlık yargı ve icra yetkisi, şeriat ve ilim vermiştik. Dâvûd ile beraber tesbih etsinler, namaz kılarak ibadet etsinler diye dağları ve kuşları da emrimize boyun eğdirmiştik. Bunları biz Kur’ân-ı Kerim, 34/10; 38/ bunun hükmünü Süleyman'a bildirdik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etmeleri üzere dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bütün bunları yapan bunu hükmü Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz o meselenin hükmünü Süleymân'a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları ona bağlı kılmıştık. Biz bu gibi acaib işleri peygamberlere hüküm etmeyi Süleyman’a öğrettik. Her birisine de hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Davud ile beraber tesbih eder bir halde musahhar kıldık. Bütün bunları yapan Biz hükmü Süleymân'a biz anlatmıştık. Her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim vermiştik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvûd'a boyun eğdirdik. Biz her şeyi hükmü anlattık biz Süleyman'a, hepsine hikmet verdik, bilgi de verdik, Dâvut'a, dağlarla birlikte, kuşları da kul ettik, beraber tespih ederlerdi, bunları biz yapmıştıkBiz çözüm getirecek hükmü Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümdarlık ve ilim vermiştik. Davud'a dağları ve kuşları boyun eğdirmiştik, onunla beraber tesbih ediyorlardı vazifelerini yapıyorlardı. Bunları yapan bizdik. Bkz. 34/10, 38/18Biz Süleymân’a bu işin hikmetini telkîn itdik ve her ikisine hikmet ve ’ilim ihsân iyledik. Dağları ve kuşları Dâvûd ile birlikde teshîr itdik. Bu bizim fi’limiz bu meselenin hükmünü bildirmiştik; her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.[368]Kur’an-ı Kerim, her şeyin insanın hizmetine sunulduğunu pek çok âyette ifade etmektedir. Bu konu ile ilgili olarak bakınız Ra’d sûresi, âyet, 2; İbra... Devamı..Böylece bunu bu fetvayı Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm hükümdarlık, peygamberlik ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. Bunları biz yapmaktayız. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde güneş, ay gece, gündüz, denizler, dağlar gibi tabiî varlık ve olayların insana müsahhar kılındığı, boyun eğdirildiği... Devamı..Süleyman'a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Herbirine bilgi ve bilgelik verdik. Davud'un emrine dağları ve kuşları verdik. Biz bunları onun hükmünü hemen Süleyman'a bildirmiştik; zaten herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bütün bunları yapan onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparızBiz, bunu Süleymân'a iyice kavrattık. Her ikisine de hüküm¹ ve ilim² verdik. Dâvud'la beraber tesbih³ etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Ve Biz, Egemenlik. 2- Vahiy. 3- Dağların ve kuşların tesbih etmeleri, yaradılış özelliklerine göre hareket etmeleridir. Biz onu n fetvasını hemen Süleymana anlatmışdık. Zâten biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. Bütün bunları yapanlar üzerine onu o hâdise hakkındaki hükmü Süleymân'a anlattık. Bununla berâber her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Dâvûd'la berâber tesbîh etmek üzere ona itaatkâr kıldık.2 Ve bütün bunları yapanlar biz idik.2“Cenâb-ı Hakk, Hazret-i Dâvûd Aleyhisselâm’ın tesbîhâtına zikirlerine öyle bir kuvvet ve yüksek bir ses ve hoş bir edâ vermiştir ki, dağları vecd... Devamı..Sonra Süleyman’ın bu konu hakkındaki verileri doğru kavramasını sağlamış ve hepsine Davut ve Süleyman’a hükümler ve ilim verdik. Ve Davut’la beraber Rabbini tesbih eden dağları ve kuşları o’nun emrine verdik ve biz bunları bu işi hemen Süleyman’a anlatmıştık. İkisine de doğrunun düşüncesini, bilimi verdik. Davut ile birlikte Allah’ı ululasınlar diye dağlara, kuşlara boyun eğdirdik. Bütün bunları yapan hükmü Süleyman/a tefhim ettik; her ikisine hikmet [⁵] ve ilim verdik. Davud/a dağları, kuşları müsahhar kıldık ki onunla beraber tespih etsinler bunları biz yapmıştık.[5] Veya nübüvvet, anlayış, hak ile bâtılı hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hikmet/bilgelik [hukm] ve ilim vermiştik. Davut ile birlikte, Allah’ı tesbih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine âmâde kıldık/boyun eğdirdik. Bunları yapan Biz bunu yargılamayı Süleyman'a kavrattık. Davud ve Süleyman'ın Her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih eden dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları Yapanlar biz üzerine, henüz genç yaştaki Süleyman’a, bu dâvâ hakkında en âdilâne çözümü ilham ettik. Süleyman babasının huzuruna gelerek, “Bence sürüyü, bir yıllığına tarla sahibine verelim. Bu zaman zarfında koyunların sütü, doğuracağı yavrular, yünü vs. onun olsun. Bu arada, onarıp eski hâline getirinceye kadar tarlayı da sürü sahibine verelim. Böylece hem tarla sahibinin uğradığı kayıp telâfî edilmiş, hem de sürü sahibi mağdur edilmemiş olur.” dedi. Bu hükmün daha âdil olduğunu gören Davud, kararını değiştirdi. Gerçi Davud’un verdiği karar da yanlış değildi, çünkü Biz, her ikisine de sağlam bir muhâkeme yeteneği ve ilim bahşetmiştik. Öyle ki;Davud ile beraber sınırsız kudret ve yüceliğimizi dile getirip tesbih etmekte olan dağları, taşları ve hattâ kuşları onun çağrısınaboyun bütün bunları Biz yapıyorduk. Ve Davud gibi Allah’a yönelirseniz, size de aynı nîmetleri Süleyman’a anlattık. Her birine ilim ve hüküm / hikmet verdik. Davud ile birlikte tesbih eden Dağlar’ı emrine verdik; Kuşlar’ı da! Biz Süleyman'a olayların esrarını bellettik. Her ikisine, bilgi destekli yönetim sanatını öğrettik. Dağlar taşlar öten kuşlar, eşlik ederdi Davud'un vuruşlarına. Bunları biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten baba oğul her ikisine hükümranlık ve adaletle hükmedecek ilim vermiştik. Davud ile birlikte Allah’ın yasalarına uyarak yaşamaları için dağları onlara mesken yaptık. Kuşları beslenmeleri ve diğer işlerinde kullanmaları için emirlerine verdik. Bunları yapabilecek akılla, zekâyla, bilgiyle, beceriyle onları yaratan biziz. Böylece bunu bu fetvayı Süleyman’a biz öğretmiştik. Biz onların hepsine doğru hüküm verme yeteneği ve ilim vermiştik. Kuşları ve [tesbih] eden yücelten dağları da Davud’a boyun eğdirmiştik. [*] Bunları biz mesajlar Neml 2716-17; Sebe’ 3410; Sâd 38 tüm Peygamberlere, hikmet ve ilim verdiğimiz gibi, böyle âdil hüküm vermeyi de Süleyman’a Biz öğrettik. Dâvûd ile birlikte tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları Dâvûd’a boyun eğdirme işini yapan da Biziz bu olayda Süleyman’ın dâvâ konusunu [daha derinden] anlamasını sağladık; bununla birlikte, Biz her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim bahşetmiştik. ⁷¹ Ve Bizim sınırsız kudret ve yüceliğimizi anarken, dağı taşı ve kuşları ⁷² Davud’un çağrısına boyun eğdirdik; ⁷³ ve Biz [dilediğimiz her şeyi] yapabilme kudretine Yani, Hz. Süleyman’ın sözü geçen dâvâdaki yargısı daha isabetli olmakla birlikte, bu durum Hz. Davud’un ilk hükmündeki adaleti yerine getirme niyet... Devamı..Yönetim konusunda Süleyman’ı daha marifetli yapmıştık. Gerçi her birine isabetli karar verme yeteneği ve ilim verdik. Biz dağları Davud’un emrine verdik, dağlar ve kuşlar Davud’un tespihine eşlik ediyorlardı. Bizdik bütün bunları yapan. 27/14...17, 34/10fakat bu konuda Süleyman’a daha derin bir kavrayış vermiştik.[²⁷⁵¹] Bununla beraber Biz, her birine sağlam bir muhakeme ve seçip ayırma yeteneği kazandıran bir ilim bahşettik.[²⁷⁵²] Zaten Dâvud ile birlikte, emrimize âmâde kıldığımız dağlar da O’nun kudret ve ihtişamını dillendiriyordu, kuşlar da…[²⁷⁵³] Zira Biz, her zaman istediğimizi gerçekleştiririz.[2751] “Akıl yaşta değil baştadır” atasözünün Kur’an’cası. Süleyman’ın yargısı çok daha isabetlidir, fakat bu yargılamanın kahramanı Hz. Dâvud’dur. Zi... Devamı..Onu onun hükmünü derhal Süleyman'a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve bunları yapanlar çözümü ihtiva eden hükmü Süleyman'a bildirdik. Bununla beraber, her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud'un emrine verdik. Onunla beraber takdis ve ibadet ederlerdi. Biz dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz. [34, 10; 38, 18-19] {KM, Mezmurlar 148, 7-10}O hükmü Süleyman'a bellettik. Onların hepsine de hükümdarlık ve bilgi verdik. Davud'a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tesbih ediyorlardı. Biz bunları o hükmi Süleymân'a ta'lîm iyledik ve her ikisine de Dâvud ve Süleymân'a hüküm ve saltanat, 'ilim ve nübüvvet virdik ve Dâvud'a dağları, kuşları müsahhar kıldık. Onunla berâber tesbîh iderlerdi. Bütün bunları biz yapdık. [³][3] Dağlar, taşlar ve kuşlar Dâvud 'aleyhisselâma müsahhar olub onunla berâber tesbîh iderlerdi. Yine müşârunileyh demirden zırh i'mâl ider ve eline a... Devamı..İkisine de ilim ve hikmet verdiğimiz halde doğru kararı Süleyman’ın bulmasını sağlamıştık. Dağları ve kuşları da Davut’un emrine vermiştik; onunla birlikte ibadet tesbih ederlerdi[*]. Bunları yapan Süleyman'a belletmiştik. Her birine hikmet ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları hizmetine verdik. Bunları yapan biz onu Süleyman'a anlattık.10 Onların herbirine Biz hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, onunla beraber tesbih etsinler diye Davud'un emrine verdik. Bütün bunları yapan Bizdik.10 Müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre, bu dâvâda Hz. Davud koyunların tarla sahibine verilmesine hükmetmiş; Hz. Süleyman ise bu hükmü ağır bularak... Devamı..Onu Süleyman'a derhal kavrattık. Her birine hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvûd'a dağları boyun eğdirdik. Kuşlarla beraber tespih ediyorlardı. Yapmak isteyince yapanlarız biz!pes araladuķ ol ķażıyyeyi süleymān’a. daħı dükeline virdük peyġamberliķ daħı 'ilm. daħı fermān eyledük dāvud ile ŧaġları tesbįḥ eylerlerken daħı ķuşı. daħı olduķ biz anı Süleymāna bildürdük ve her birisi‐le ḥükm virdük ve ilm Dāvūda ṭaġları musaḫḫar eyledük, tesbīḥ iderlerdi. Ḳuşları daḫı mu‐saḫḫar itdük. Biz işlerdük, bize güç degül‐ onu məsələnin hökmünü dərhal Süleymana anlatdıq. Və onların hər birinə hökm hikmət, peyğəmbərlik və elm şəriəti dərindən bilmək verdik. Biz dağları və quşları Davudla birlikdə Allahı təqdis edib tə’rifləsinlər deyə ona ram etdik. Bunları sizə təəccüblü görünsə də, lövhi-məhfuzdakı əzəli hökmümüzlə Biz We made Solomon to understand the case; and unto each of them We gave judgment and knowledge. And We subdued the hills and the birds to hymn His praise along with David. We were the doers thereof.To Solomon We inspired2732 the right understanding of the matter to each of them We gave Judgment and Knowledge; it was Our power that made the hills and the birds celebrate Our praises2733 with David it was We Who did all these things.2732 The sheep, on account of the negligence of the shepherd, got into a cultivated field or vineyard by night and ate up the young plants or their ... Devamı..
enbiya suresi 79 ayet ne için okunur