🐼 Maide Suresi 24 Ayet Tefsiri
Cvp Fizilalil Kuran Maide Suresi Tefsiri Bu seçkin toplumun psikolojik durumunu tasvir ediyor: İlkin yüce Allah'ın hitabıyla karşılaşmanın mutluluğuyla şereflenmeleri, sonra da, haram kılınmasından korkarak kendilerine şüpheli görünen cahiliye dönemindeki tüm davranışlardan kaçınıp, uzaklaşma titizlikleri.
HacSûresi 1-78 Ayet Muhtasar Tefsiri – İhsan Şenocak. Hac Sûresi’ne geldik. İmam Beyzâvî (Rahmetullahi Aleyh), bu sûre, Mekke-i Mükerreme’de nazil oldu diyor. Bazı ayetleri de Medine’de nazil oldu.
ORJİNALELMALI TEFSİRİNDE ARAPÇA KARAKTERLERDE ORTAYA ÇIKAN ANLAMSIZ SEMBOLLERLE ARAPÇA KARAKTERLER ACİL EKLE. 2010 Kur'an Yılında başlayan dünyanın en kapsamlı Kur'an- Kerim Projesidir. Amaç: Kur'an portallerinde ilk kez wiki yazılımını kullanarak her ayet üzerine yapılan tefsirleri tek sayfada vermek, Her sûre için
MaideSuresi 51. Ayet Tefsiri
Dahanereden geliyor, 49. Daha da geriye geldiğimizde, Maide Suresi 44. Ayetin siyak ve sibakı çok önemlidir; akışı. Başlangıcından itibaren bakmak lazım ayete. Tam o anda değil de. Ayet bir konuyu anlatır, anlatır, anlatır, anlatır, son noktayı orada koyar bazen veyahut yine devam eder. Şeytandan Allah’a sığınırım.
Hak Dini Kuran Dili Kuran Tefsiri Elmalılı Hamdi Yazır 24 Nur Suresi_abbyy.gz download. 128.0B 5 Maide Suresi_jp2.zip download. 10.8M
İLETİŞİM; Dost FM Arşiv Kuran Tefsiri. 3 plays. Length: Unknown Play From album: Link. 0 0. Kuran Tefsiri 26 Kas, 2018
Kuran-ı kerim > Tefsir (Prof.Dr.Orhan Karmış - Sesli) > Mâide suresi > Mâide suresi 1.-50. âyetler Aradığınız kelime sarı renk ile işaretlenir. Yazı boyutu
24- Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız" dediler. 25- Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır" dedi.
MaideSuresi 105. 106. Ayet Tefsiri
Senve Rabbin gidin, savaşın! Biz burada oturacağız!” demişlerdi. 24. (İsrailoğulları) “Ey Musa! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, savaşın! Biz burada oturacağız!” demişlerdi. Metin Ayarları. Metin Büyüklüğü.
Mucem-ul Müfehres ve Kur'an Fihristi sorumlusu : Kullanıcı:İsmail Çevik. Muhammed Esed Tefsiri Nejdet Topcu Kuyuluk İmam Hatibi nejdetoptcu@hotmail.com 0536 689 70 04-- Esat Ercil Gümrükçü Esat@ondergumrukleme.com 0535 516 96 55. Din kültürü Öğretmenleri.
kjqY1. Mâide Suresi 64. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 64. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Mâide Suresi 64. Ayetinin Arapçasıوَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ Mâide Suresi 64. Ayetinin Meali AnlamıYahudiler “Allah’ın eli bağlı ve sıkıdır” dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse o şekilde ihsân ve ikram eder. Rabbinden sana indirilen âyetler, elbette onların pek çoğunun azgınlığını ve küfrünü daha da artıracaktır. Biz de onların arasına kıyâmet gününe kadar sürüp gidecek düşmanlık, kin ve nefret saldık. Ne zaman savaş için bir fitne ateşi körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yine de onlar dünyanın her tarafında sırf bozgunculuk çıkarmak için koşuşturup dururlar. Allah, bozgunculuk yapanları Suresi 64. Ayetinin TefsiriYahudiler önceleri varlık, bolluk ve refah içinde idiler. Yaşadıkları yerlerde halkın en zengini onlardı. Hz. Muhammed peygamber olup onu yalanladıktan sonra malları azaldı, darlığa ve sıkıntıya düştüler. Bu sebeple Allah’ın kendilerine ihsan ve ikramda bulunmaktan vazgeçmesine bir isyan, bir sızlanma ve şikâyet olarak Allah’ın elinin bağlı, kendilerine karşı cimri olduğunu söylemişlerdir. Bu tavır sadece yahudilere mahsus değildir. Başka toplumlardaki câhil ve beyinsiz kimseler de, sıkıntı, meşakkat ve belâlara düçar oldukları zaman, Allah’a dönecekleri yerde sabredemez ve bu şekilde asılsız sözler sarfederler. İkinci olarak yahudiler, Peygamber Efendimiz’in ve etrafındaki pek çok kimsenin fakir olduğunu görüp, buna rağmen Cenâb-ı Hakk’ın, “Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa” Bakara 2/245 gibi ayetlerde beyân edildiği gibi bu fakir kimselerden borç istediğini işitince Allah’ın fakir ve cimri olduğu düşüncesine kapılmış ve bunu ifade etmişlerdir. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XII, 35 Görüldüğü üzere bu ifade, “Harcamalarında ve başkalarına yardımda eli sıkı olma!” İsrâ 17/29 buyruğunda olduğu gibi cimrilikten bahseden temsili bir ifadedir. Bu sözleri sebebiyle yahudiler hem ahlâkî bir vasıf hem de iktisâdî bir tutum olarak son derece cimri bir toplum haline gelmişler ve Allah’ın lânetine ve Celil olan Allah’ın durumu, onların söylediği gibi değildir. “Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse o şekilde ihsan ve ikram eder” Mâide 5/64 Hâşâ o cimri değil, mutlak cömerttir; sonsuz lutuf ve ihsan sahibidir. Âciz değil, mutlak kâdirdir. Nasıl dilerse öyle verir, isterse verir isterse vermez; isterse az isterse çok verir. İsterse hesap ile isterse hesapsız, isterse sebep ile isterse sebepsiz ihsan eder. O hem zengin ve kerîm, hem mutlak güç ve kuvvet sahibi, hem her istediğini yapan, hem de mutlak rızık vericidir. O vermeye mecbur olmadığı gibi vermemeye de mecbur değildir. Vermekle zenginliği tükenmeyeceği gibi, vermemekle de cimri olması gerekmez. Onun ne kudretini kayıtlayacak bir güç, ne de iradesini yasaklayacak bir kanun vardır. Kudretleri sınırlayan kayıtlar, iradeleri zorlayan kanunlar Allah üzerinde değil, ancak ve ancak yaratıklar üzerinde hâkimdir. Nitekim Cenâb-ı Hakk’ın zenginliği ve cömertliği ile alakalı olarak hadis-i şerifte şöyle buyrulur“Allah’ın sağ eli nimetlerle dopdoludur. Hiçbir şey onu eksiltmez. O, gece gündüz bol bol ihsan eder. Gökleri ve yeri yarattığı günden beri verdiğini bir düşün. Bütün bunlar O’nun sağ elinde bulunanları hiç eksiltmemiştir.” Buhârî, Tevhid 22; Müslim, Zekât 37Gerçek böyle olmakla beraber yahudiler bunu kavrayamadılar, üstelik doğru olanı yanlış olandan ayırarak insanlığı hidâyete eriştirmek için gelen Kur’an’ın diriltici mesajlarına da kulaklarını kapattılar. Bu yüzden inen âyetler onlara şifa olacak yerde bir çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırmıştır; bu tînette olanların da kıyamete kadar azgınlıklarını artıracaktır. Çünkü Kur’an her ne kadar bütün insanlar için hidâyet rehberi olsa da, onun fiilî hidâyeti ancak mü’minler ve müttakîler içindir. bk. Bakara 2/2 Zâlimler ve kâfirler onun hidâyetinden bir nasip alamayacaklardır. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur “Biz Kur’an’ı mü’minlere şifa ve rahmet olarak indiriyoruz. O, zâlimlerin ise ancak ziyânını artırır.” İsrâ 17/82 Cenab-ı Hak o yahudilerin arasına kıyamete kadar devam edecek bir düşmanlık ve kin bırakmıştır. Bu, hiçbir zaman yok olmayacaktır. “Sen onları dışarıdan birlik içinde sanırsın; halbuki kalpleri darmadağınıktır” Haşr 59/14 âyeti bu hakikati dile getirir. Ne zaman Allah Resûlü ile savaşmak ve ona bir kötülük etmek isteseler Allah onu söndürmüştür. Aralarında ihtilaf ve tefrika çıkarmak suretiyle onları geri çekmiş ve peygamberini onların kötülüklerinden korumuştur. Yine de onlar yeryüzünde fesat çıkarmak için koşup dururlar. müslümanlara tuzak kurmaya, İslâm ümmeti arasında kötülük ve fitne çıkarmaya çalışırlar. Bu davalarından hiçbir zaman vazgeçmezler. Allah ise fesatçıları sevmez, bozgunculuğa koşanların cezasını merhametine sınır olmayan Yüce Allah, kim olursa olsun kullarına kurtuluş için kapıyı devamlı açık tutmaktadırMâide Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriMâide Suresi 64. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
Mâide sûresi 2. ayetinde ne anlatılmaktadır? Mâide sûresi 2. ayetinin meali ve tefsiri. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur “Günah işlemekte ve düşmanlıkta birbirinize yardımcı olmayın!” Mâide sûresi, 2 Dinimiz, Müslümanların birbirleriyle çok sıcak ve samîmi bir dostluk ve dayanışma içinde olmalarını ister. Onların, birbirlerinin daha iyi ve takvâ üzere olmaları için gayret göstermelerini emreder. Günaha sevketmekte ve düşmanlık duygularıyla dinin belirlediği sınırları aşmakta birbirlerine destek olmalarını da açıkça ve kesin bir dille yasaklar. Yaptırım gücüne sahip yöneticilere, halkın, yönetim hakkındaki düşünce ve sözlerini ulaştırmak, gereksiz yere ispiyonculuk yapmak toplumda birçok sıkıntının doğmasına sebep olur. Böyle bir hareket günah işlemekte ve düşmanlıkta yardımlaşma anlamı taşır. Bu ise yasaklanmıştır. Nitekim Nevevî merhum da açtığı başlıkta, “bir kötülüğün yayılması endişesi gibi ciddi bir ihtiyaç yokken iş başındakilere halkın sözlerini nakletmenin yasak olduğunu” belirtmektedir. Böyle bir ihtiyaç varsa, elbette kamunun selâmeti için istihbârât sağlamak gerekecektir ki bu da iyilik ve takvâda yardımlaşmak demek olur. Kaynak Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları
Mâide Sûresi 24-26. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Fazileti Mâide Sûresi Hakkında Mâide sûresi 120 âyettir. Medine’de inmiştir. Sûre ismini, içinde “yemekli sofra” mânasındaki اَلْمَائِدَةُ mâide kelimesinin geçtiği 112. ayetten almaktadır. Esasında bu sûre İslâm nimetinin ikram edildiği ilâhî bir sofradır. Ayrıca bu sûreye, birinci âyetinde akidlerin yerine getirilmesi emredildiği için “Ukûd”, okuyanları azap meleklerinin elinden kurtaracağı için اَلْمُنْقِذَةُ Münkıze, ve dinî hükümler çeşitli âyetlere serpiştirildiği için اَلْمُبَعْثِرَةُ Mubasire adları da verilmiştir. Bu sûre Hudeybiye anlaşmasından sonra, Hicret’in 6. senesinde veya 7. senesinin başlarında vahyolunmuştur. Mushaf tertîbine göre 5, nüzûl sırasına göre 110. sûredir. Mâide Sûresi Konusu Sûrede özetle şu mevzular ele alınmaktadır › Müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden düzenlemelere yer verilir. Bu bağlamda akitlerin yerine getirilmesi, Allah’ın hacla ve bunun dışındaki hususlarla ilgili koymuş olduğu dinî nişânelere saygı duyulması, Kâbe’ye gelen hacılara karşı girişilecek her türlü müdahalenin yasaklanması sözkonusu edilir. Haram ve helâl olan yiyeceklerle alakalı kesin hükümler konur. Bu hususta İslâm’dan önce mevcut olan yanlış telakki ve uygulamalar kaldırılır. Ehl-i kitabın kestiklerini yeme ve iffetli hür kadınlarıyla evlenme izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler; isyan, toplumun huzurunu bozma, hırsızlık ve kısası gerektiren hususlarla ilgili cezalar bildirilir. İçki içmek, kumar oynamak, putlara tapmak, fal oklarıyla iş yapmak tamamen yasaklanır. Yemin kefareti açıklanır ve şâhitlikle alakalı yeni hükümlere yer verilir. › Hâkim duruma geçen müslümanlar, iktidarın kendilerini bozması tehlikesine karşı ikaz edilip, adâlete bağlı kalmaları, kendilerinden önce geçen kitap ehlinin hatalarına düşmemeleri, onları dost ve sırdaş edinmemeleri konusunda tekrar tekrar uyarılır. Bunu başarabilmek için de Allah ve Rasûlü’nün öğrettiklerini, emir ve yasaklarını titizlikle gözetmeleri emredilir. › Yahudiler, ısrarla sürdürdükleri yanlış tavırlarına karşı ikaz edilir ve sırat-ı müstakim olan İslâm yoluna tabi olmaya çağrılır. Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssası bağlamında Hz. Peygamber Efendimiz ve ashâbı hakkında öldürme planlarından vazgeçilmesi ve Allah katında insanın hayatının ehemmiyeti hususuna özel bir vurgu yapılır. Aynı şekilde Hıristiyanların da içine düştükleri yanlış inançlar açıkça belirtilerek, onlara da Allah Resûlü rehberliğini kabul etmeleri konusunda uyarıda bulunulur. İşin ciddiyetini göstermek üzere de kıyamet gününde peygamberlerin bile zor anlar yaşayacağı ilâhî hesaptan bir tablo arzedilir. Netice olarak bütün insanlar göklerin, yerin ve her şeyin sahibi olan Allah’a kulluğa davet edilir. Mâide Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada 5., iniş sırasına göre 112. sûredir. Fetih sûresinden sonra, Tevbe’den önce Medine’de nâzil olmuştur. Medine döneminde bir defada indiğine ve son inen sûrelerden olduğuna dair rivayetler bulunmakla birlikte Tirmizî, “Tefsîr”, 6/20; Müsned, II, 176; VI, 455; Hâkim, Müstedrek, II, 311, bu rivayetlerin gerek sûrenin ihtiva ettiği konulara gerekse sûre içindeki âyetlerin iniş sebebiyle ilgili bilgilere uygun düşmediğini savunan Ateş’e göre sûre, Medine döneminde uzun bir zaman dilimi içerisinde peyderpey inmiş, ancak Hz. Peygamber’in hayatının sonlarında tertip edilmiş olması sebebiyle tamamının bir defada indiği sanılarak bu rivayetler ortaya çıkmıştır II, 448. Gösterilen gerekçeler incelendiğinde bu görüşün daha isabetli olduğu anlaşılmaktadır. Mâide Sûresi Fazileti Görüldüğü üzere Mâide sûresi müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden pek çok düzenlemelere yer veren mühim sûrelerden biridir. Bu açıdan büyük bir fazilete sahiptir. Hz. Aişe “Mâide sûresi nüzûl bakımından son inen sûrelerdendir. Şu halde onda bulduğunuz helâlleri helâl, haramları da haram tutunuz” Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 188 demektedir. Abdullah b. Amr b. Âs ise “Nebi bineği üzerinde iken ona Mâide sûresi indi. Binek taşıyamadı, bunun üzerine Efendimiz bineğinden indi” Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 176 diyerek sûrenin önemini ve dindeki ağırlığını vurgular. قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَٓا اَبَدًا مَا دَامُوا ف۪يهَا فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَٓا اِنَّا هٰهُنَا قَاعِدُونَ ﴿٢٤﴾ قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ اِلَّا نَفْس۪ي وَاَخ۪ي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ ﴿٢٥﴾ قَالَ فَاِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۚ يَت۪يهُونَ فِي الْاَرْضِ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ۟ ﴿٢٦﴾ Karşılaştır 24 “Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Haydi, sen ve Rabbin birlikte gidip savaşın; biz işte burada oturuyoruz” dediler. Karşılaştır 25 Mûsâ Allah’a şöyle yalvardı “Rabbim! Benim kendimden ve kardeşimden başka hiç kimseye sözüm geçmiyor. Artık bizimle şu yoldan çıkmış âsi kavmin arasında sen hükmünü ver!” Karşılaştır 26 Allah buyurdu ki “O mukaddes ülke bundan böyle onlara kırk yıl yasaklanmıştır. Bu süre içinde bulundukları yerde şaşkın şaşkın dolaşıp dursunlar. Sen, yoldan çıkmış o âsî kimseler için hiç gam çekme!” TEFSİR İsrâiloğuları, bu inanmış iki adamın teşvik ve gayretlendirmelerine aldırış etmeksizin ilk sözlerinde ısrar etmişler, zorbalar kendi topraklarında bulundukları müddetçe asla Arz-ı Mukaddes’e girmeyeceklerini söylemişlerdir. Üstelik daha da ileri giderek küstahça Hz. Mûsâ’ya “Haydi, sen ve Rabbin birlikte gidip savaşın; biz işte burada oturuyoruz” Mâide 5/24 demişlerdir. Bu sözleriyle, Allah’ı ve peygamberini hakir görmek, alaya almak ve onlara aldırış etmediklerini göstermek istemişlerdir. Kavminin mukaddes arza girmemek üzere direnmesi karşısında yapılacak hiçbir şeyin kalmadığını gören Hz. Mûsâ, ilâhî rahmet ve yardımı celbedici kalbî bir rikkatle, üzüntü ve hüzün içerisinde Allah Teâlâ’ya yalvarmış; “Rabbim! Benim kendimden ve kardeşimden başka hiç kimseye sözüm geçmiyor. Artık bizimle şu yoldan çıkmış âsî kavmin arasında sen hükmünü ver!” Mâide 5/25 niyazında bulunmuştur. Kavminin isyanından dolayı dünyada başlarına bir musibetin gelmesinden korkan Hz. Mûsâ, böyle bir yakarışta bulunarak herkese lâyık olduğu cezanın verilmesini, isyankâr kavminin ateşine kendisini de yakmamasını Allah’tan istemiştir. Cenâb-ı Hak da, şahsiyetleri erozyona uğramış bu neslin böyle fütuhat gibi şerefli bir vazifeye lâyık olmadıklarını bildirerek onların bu mukaddes yere girmekten kırk sene mahrum bırakıldıklarını, bu süre zarfında çölde dar bir alanda şaşkın şaşkın dolaşacaklarını haber vermiştir. Son olarak da Hz. Mûsâ’ya, yoldan çıkmış fâsık bir toplum için fazla üzülmeye gerek olmadığını Allah’a ve peygambere isyan hastalığı ilk defa İsrâiloğullarında ortaya çıkan bir şey olmayıp, bunun kökleri tâ Hz. Âdem zamanına ve onun iki oğlu arasında vuku bulan menfur cinâyete kadar uzanır. Bu cinâyet, haksız yere insanların canına kıymayı göze alan tüm zâlimler için son derece caydırıcı irşat ve ikazlar taşımaktadır Kaynak Ömer Çelik Tefsiri
De ki Pis olanın çokluğu hoşunuza gitse bile, pis ile temiz bir olmaz. Ey Peygamberlerin en MükemmeliDe ki Ey şaşkın, pis ile temiz bir değildir, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile. Yani amellerin iyilği ve kötülüğü hususunda az olmasında ya da çok olmasında ibret alınacak bir şey yoktur, iyi ile kötü mukayese akıl sahipleri, Allah’tan korkunuz, inşallah kurtulursunuz Maide Süresi 100.Ey işlerin özüne bakanlar, Allah’tan gerektiği gibi korkunuz. Umulur ki yaptıklarınızı en güzel biçimde ve samimiyetle yaparsanız ve Allah’ın katından bir kazanç elde edersiniz.
❬ Önceki Sonraki ❭ وَقَفَّيْنَا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم بِعِيسَى ٱبْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِ ۖ وَءَاتَيْنَٰهُ ٱلْإِنجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ
maide suresi 24 ayet tefsiri